top of page

1- Tüp Mide (Sleeve Gastrectomy)

Tüp Mide Ameliyatı - Doktor Çağrı Tiryaki

Tüp mide yöntemi midenin sol dış kısmının “stapler” adı verilen cerrahi zımba benzeri cihazlarla kesilip çıkartılması işlemidir. Bu yöntemle 150-200 ml hacminde bir mide oluşturulup mideye gıda girişi azaltılır. Tüp Mide Ameliyatı laparoskopik olarak gerçekleştirilen ameliyatlardır.

Tüp mide operasyonlarında temel hedef hem midenin küçülmesiyle gıda alımında bir azalma, hem de midenin sol üst kısmından salgılanan ve açlık hissine neden olan “ghrelin” maddesinin seviyesini azaltmak yoluyla daha az açlık hissetmesini sağlayarak hastaya kilo verdirmektir.

 

Ameliyat sırasında hastaların midesini keserken aynı anda dikebilen stapler (zımba) denen kesiciler kullanılır. Bu aletler hastanın midesini keserken oluşan açıklığı aynı anda zımbalar. Cerrahlar oluşan hatta “stapler hattı” der. Kesilen bölüm vücutta laparoskopik işlem için açılan deliklerden çıkartılır.

Ameliyat sonrası hastalar yaklaşık 2-5 gün civarında gözetim altında tutulduktan sonra taburcu edilirler. Bu süre hastadan hastaya değişmektedir. Hastalar operasyondan sonra sıvı gıdalarla beslenir. Yaklaşık 1 ay süren bu beslenme süreci diyetisyenler tarafından takip edilir. Daha sonra yavaş yavaş püreli gıdalara ve katı gıdalara geçilir. Katı gıdalara geçildikten sonra hastalar artık normal şekilde beslenmelerine devam edebilirler. Fakat artık azalan mide hacmi yüzünden daha az ve daha sık beslenmeleri gerekmektedir.

 

Tüp mide ameliyatı sonrası erken dönem kilo kontrolü oranları fazla vücut ağırlığının yaklaşık %50-60’ının verildiği yönünde olmakla beraber ilerleyen yıllarda mide hacminde genişleme olabildiği gösterilmiştir.

Tüp Mide Ameliyatları, deneyimli cerrahlar tarafından yapıldığı sürece son derece güvenilir bir ameliyattır. Operasyon sonrası hemen görülebilecek yan etkiler ağrı, kanama, kaçak ve enfeksiyondur.

Deneyimli bir ekip tarafından yapılan bir operasyonda bu etkilerin görülme olasılığı da son derece azdır. Daha ilerde görülebilecek yan etkiler ise yemede güçlük (nadir), bulantı ve kusma hissi (özellikle erken dönemde), saçlarda geçici zayıflama veya dökülme, halsiz veya yorgun hissetme gibi yan etkilerdir. Bu ameliyatlar sonrası vitamin emilimi için midedeki parietal hücrelerden salgılanan aside ihtiyaç duyulduğundan özellikle erken dönemde dışarıdan vitamin takviyesi gerekecektir.

2- Gastrik Baypas (Roux-en-Y Gastric by pass)

Roux-en Y Gastrik Bypass  ameliyatı nasıl yapılır?

Roux-en Y Gastrik Bypass ameliyatları, dünyada en çok uygulanan obezite cerrahisi ameliyatlarından biridir. Bu ameliyatlar, mide yemek borusunun yaklaşık 2-3cm aşağısında olacak biçimde, kendi içinde 25-30ml mide poşunu geçmeyecek şekilde kesilecek küçültülmesiyle yapılan işlemlerdir.

 
Ameliyatta daha sonra, ince bağırsağı belli bir segmentten kesip, yukarıya alarak küçük mideye bağlantı yapılır. Dolayısıyla yenilen yemek, yemek borusundan geçerken küçük mide ve arkasından ince bağırsağa geçmektedir. 


Bununla birlikte, bu operasyonda ince bağırsak kesildiği için boşta kalan kısmı ince bağırsağın daha alt kısmına da bağlantı yapılır. Böylece mideden gelen safra, ince bağırsağın alt kısmına aktarılmış olur. 


Roux-en Y Gastrik Bypass ameliyatı ne kadar kilo verdirir? 
Bu ameliyat oldukça etkili bir ameliyattır. Operasyonun ile birlikte hem mide hacmi küçülmektedir hem de besin emiliminde azaltma gerçekleşmektedir. İştah büyük ölçüde azalmaktadır.

 

Gastrik Baypas nedir nasıl yapılır - Doktor Çağrı Tiryaki

3- Mini Gastrik Baypas

Mini Gastik Bypass ameliyatı, teknik anlamda daha kolay, daha hızlı, daha etkili olmasıyla ön plana çıkmaktadır. Uzun yıllardan beri kullanılan ve geliştirilen obezite ameliyatıdır.

Mide bypass’ı ameliyatı (Roux en Y Gastrik Bypass) ve diğer cerrahi yöntemlere göre uygulaması daha basit ve daha kısa olan Mini Gastrik Bypass ameliyatı, operasyon süresi bakımından da kısadır. Bu ameliyatın uygulanması, Roux-en Y Gastrik Bypass ameliyatı ile büyük benzerlik taşır.

 

Yani mide, operasyon neticesinde kendi içerisinde küçültülür. Ama küçültürken biraz daha dar ve uzun bir mide ortaya çıkarılır. Burada oluşturulan mide poşu hacmi yaklaşık 50-70 ml arasında dar ve uzun olur. İnce bağırsağı çok daha alt bir seviyede alıp, yukarıdaki dar ve uzun küçül mide ile arasında bağlantı kurulur. Yenilen yemek, yemek borusundan gelir, ince ve uzun dar mideyi geçip ince bağırsağın ikinci metresine geçiş yapar.

4- Şeker Tip 2 Ameliyatı

Tip 2 diyabet, diyabet hastalarının %95 ni oluşturmaktadır ve tip 2 diyabet hastalarında obezite oranı tip 1 diyabete göre daha yüksektir. Ancak tip 2 diyabet hastalarının tamamı da obez değildir. Genel olarak tip 2 diyabet ve obezite arasındaki oranlar ise şu şekildedir.

 

Vücut kitle indeksi(VKİ)  

  • <20 zayıf                                              

  • 20-25 normal - %5                                              

  • 25-30 kilolu - %45                                              

  • 30-35 1. derece obez - %45                                              

  • 35-40 2. derece obez - %10                                              

  • 40-50 morbid obez                                              

  • 50> süper obez

Tabloda da görüldüğü gibi tip 2 diyabetli hastaların % 90'ında VKİ 25-35 aralığındadır. 

Yüksek VKİ'li tip 2 diyabet hastalarında asıl olarak yağ dokusundan kaynaklanan insülin direnci mevcut iken, daha düşük VKİ'li tip2 diyabet hastalarında pankresta B hücre işlevlerinde azalma mevcuttur.

 

Bu nedenle yüksek VKİ'li tip2 diyabet hastalarında insülin direncini azaltmak genel olarak yeterli iken, düşük VKİ'li hastalarda B hücre işlevselliğini arttırmak gerekmektedir.

 

B hücre fonksiyonlarında artış bir barsak hormonu olan GLP-1 ile sağlanabilir. Bağırsaktan besin alımı sonucu salgılanan hormonlar inkretin hormonlar olarak tanımlanır. Bu hormonlar glukagon benzeri peptit-1 (GLP-1) ve glikoz bağımlı insülinotropik peptit (GIP) olarak adlandırılır. GLP -1  ileumdan yani ince bağırsak son kısmından GIP ise duedonumdan yani oniki parmak bağırsağından salgılanır.

Tip 2 diyabette bu hormonların dengesi bozuktur. Özellikle sindirime uğrayan gıdaların posalarının ileuma ulaşması GLP-1 hormonunun aktif olmasını sağlar.

Ancak günümüzde gıdalar işlenmiş gıdalar olduğu için posaları ileuma ulaşmamakta ve GLP-1 hormonu aktif olamamaktadır. İşte metabolik cerrahi ile biz ileum ile mide arasındaki mesafeyi 250 cm'ye indirip, gıdaların buraya ulaşmasını ve GLP-1 hormonunun aktif olmasını sağlayıp, vücuttaki insülinin kullanılabilir olmasını sağlıyoruz.

bottom of page